İçindekiler
Paris İklim Anlaşması, insanlığın iklim değişikliği sorunuyla mücadelede attığı en kapsamlı ve önemli adımlardan biridir. 2015 yılında gerçekleştirilen Paris Konferansı sonucunda oluşturulan bu anlaşma, uluslararası ölçekte benimsenen bir iklim sözleşmesi olarak öne çıkar.
Firmalara çevreyle uyumlu iş modelleri geliştirme konusunda çevre yönetim sistemi kurulumu gibi konularda danışmanlık veren bir çevre danışmanlık firması olan Çamlıca Çevre olarak bu yazımızda Paris İklim Anlaşması nedir, maddeleri nelerdir, neden önemlidir ve hangi ülkeler imzalamıştır gibi konulara değindik!
1. Paris İklim Anlaşması Nedir?
Paris İklim Anlaşması, küresel sıcaklık artışını 2°C’nin altında tutarak küresel ısınmanın tehlikeli düzeylere ulaşmasını engellemeyi ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini azaltmayı amaçlayan uluslararası bir mutabakattır. Sera gazı emisyonlarını azaltmayı ve sürdürülebilir kalkınmayı güvence altına almayı hedefleyen somut adımlardan oluşur.
2015 yılının Aralık ayında Birleşmiş Milletler çatısı altında gerçekleştirilen Paris Konferansı sırasında kabul edilen Paris sözleşmesi metni, “Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” (BMİDÇS) kapsamında hazırlanmıştır. Kyoto Protokolü’nün ardından iklimi korumayı amaçlayan en büyük küresel iş birliği örneğidir.
Paris iklim sözleşmesi; karbon emisyonlarının sınırlandırılması, temiz enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması ve iklim değişikliğine uyumu destekleyen projeler için finansman mekanizmalarının oluşturulması gibi konularda ülkelere yol gösterir. Aynı zamanda iklim değişikliğine uyum, kapasite geliştirme, teknoloji transferi ve finansal destek gibi başlıklarda ülkelerin alması gereken aksiyonları belirler.
Paris İklim Sözleşmesi Neden Önemlidir?
Paris İklim Sözleşmesi, dünyanın ortak bir tehdit altında olduğunu ve bu tehdidin yalnızca tek bir ülkenin çabasıyla bertaraf edilemeyeceğini net bir şekilde ifade eden bağlayıcı ve kapsayıcı bir sözleşme olduğu için önemlidir. İklim değişikliği, artan sera gazı emisyonlarıyla ilişkili küresel bir sorundur ve ülkeler arasındaki sosyoekonomik farklılıklardan bağımsız bir şekilde, hepimizi etkiler.
Bu nedenle anlaşma:
- Küresel sıcaklık artışını 2°C’nin altında tutma hedefiyle net bir küresel çerçeve çizer.
- Sadece azaltım (mitigasyon) değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin mevcut ve gelecekteki etkilerine uyum (adaptasyon) yaklaşımını da benimser.
- Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar kapsamında buluşturur.
- Yeşil teknolojilerin, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve sürdürülebilir kalkınma modellerinin teşvik edilmesini sağlar.
Kısacası anlaşma, iklim değişikliği tehdidine karşı “hepimiz aynı gemideyiz” anlayışının resmi bir ifadesidir. Her ne kadar ülkeler arasında sorumluluk ve katkı farklılıkları bulunsa da hedef ortaktır: Gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak!
Paris İklim Anlaşması Maddeleri Nelerdir?
Paris İklim Anlaşması metni, hem azaltım hem de uyum hedeflerini kapsayan çeşitli maddelerden oluşur. Bu maddeler, ülkelerin uygulamak zorunda olduğu politikalara ve yükümlülüklere ışık tutar. Kısaca değinmek gerekirse:
- Uzun Vadeli Sıcaklık Hedefi (Madde 2): Küresel sıcaklık artışını mümkün olduğunca 2°C’nin altında, hatta 1,5°C’ye yakın sınırda tutmak.
- Ulusal Katkı Beyanları (Madde 4): Her ülke, kendi emisyon azaltım planını ve hedeflerini açıklar. Belirli aralıklarla bu hedefler gözden geçirilerek daha da iddialı hâle getirilir.
- Uyum Politikaları (Madde 7): Ülkeler, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı uyum stratejileri geliştirmelidir. Tarım, su kaynakları, altyapı ve halk sağlığı gibi alanlarda gerekli önlemler alınmalıdır.
- Kayıp ve Zarar (Madde 8): Aşırı hava olayları veya yükselen deniz seviyeleri sonucunda doğacak zararların tespiti, tazmini ve risk sigortası mekanizmaları gibi konular ele alınır.
- Şeffaflık Çerçevesi (Madde 13): Ülkeler, emisyon verilerini ve aldıkları önlemleri düzenli olarak raporlamak zorundadır. Uluslararası gözden geçirme süreçleriyle doğruluk ve güvenilirlik sağlanır.
- Teknoloji Transferi ve Finansman (Madde 9-10): Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere finansal yardımda bulunarak temiz enerji teknolojilerini paylaşır, kapasite geliştirme faaliyetlerini destekler.
İklim Sözleşmesinin tamamını okumak için: Paris İklim Antlaşması PDF metni
Paris İklim Anlaşması Nerede ve Ne Zaman İmzalandı?
Paris İklim Anlaşması, 2015 yılının Aralık ayında Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen 21. Taraflar Konferansı (COP21) sırasında kabul edilmiştir. Bu nedenle sık sık “Paris Konferansı” adıyla da anılır. Anlaşmanın metni, 12 Aralık 2015’te taraflarca mutabık kalınarak açıklandı. Resmî olarak imzaya ise 22 Nisan 2016’da (Dünya Günü) New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde açıldı.
İklim sözleşmesi, kısa sürede yeterli sayıda ülkenin onayını alarak 4 Kasım 2016 itibarıyla yürürlüğe girdi. Bu hızlı süreç, uluslararası toplumun konuyu ne denli acil bir tehdit olarak gördüğünün en somut göstergelerinden biridir. Benzer nitelikteki küresel anlaşmaların yürürlüğe girmesi çoğu zaman yıllar almaktadır.
İklim Anlaşması’nı Kaç Ülke İmzaladı, Kimler İmzalamadı?
Paris İklim Anlaşması’nı imzalayan ülke sayısı 190’ı aşmıştır. Pek çok ülke anlaşmanın hem imzacısı hem de onaylayanı konumundadır. Yani uluslararası alanda “imzacı” olmakla kalmamış, kendi iç hukuk sistemlerinde onay sürecini de tamamlamışlardır. Böylece anlaşma, tarihin en geniş katılımlı küresel sözleşmelerinden biri hâline gelmiştir.
Buna karşın bazı ülkelerin pozisyonu başından beri tartışmalıdır. Özellikle yüksek sera gazı emisyonuna sahip belirli ülkelerin anlaşmadan çekilme tehdidi veya fiilî çekilmeleri, anlaşmanın evrenselliğini ve etkinliğini zaman zaman sorgulatmıştır. Yine de anlaşmadan ayrılmak isteyen ülkeler dahi, uluslararası baskı ve toplumsal farkındalık sayesinde bu kararlarını tekrar gözden geçirmektedir.
İmzalamayan veya onay sürecini tamamlamayan ülkeler ise genellikle ekonomik ve politik gerekçeleri öne sürer. Bazı gelişmekte olan ülkeler, karbon salımını azaltma hedeflerinin ekonomik büyümeyi baltalayacağı endişesini taşırken, bazı gelişmiş ülkeler ise anlaşmanın ulusal çıkarlarına uymadığını iddia eder. Yine de uzun vadede küresel baskı ve iklim krizinin giderek şiddetlenmesi, bu ülkelerin tutumlarını esnetmeye zorlamaktadır.
Türkiye ve Paris İklim Anlaşması
Türkiye, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ekli listelerdeki konumu nedeniyle uzun süre anlaşmaya dair net bir pozisyon almamıştır. Başlangıçta “gelişmiş ülke” kategorisinde değerlendirilmek, ülkeye bazı finansal yükümlülükler getirebilirdi. Bu nedenle Türkiye, bir iklim sözleşmesi imzalarken sağlanacak fonlara erişim ve teknolojik destek konularında adil bir yaklaşım beklemiştir.
Türkiye Anlaşmayı Neden İmzalamıyordu?
Anlaşmaya taraf olan her ülkenin sera gazı emisyonlarını raporlama, azaltım hedefleri belirleme ve belirli oranda finansal taahhütler verme zorunluluğu bulunur. Türkiye, kendini “gelişmekte olan ülke” konumunda değerlendirdiğinden, bu taahhütleri yerine getirirken ekonomik büyümesini tehlikeye atmak istemiyordu. Özellikle enerji, sanayi ve ulaşım gibi sektörlerde fosil yakıtlara dayalı büyüme modelini sürdürmeye yönelik çekinceleri vardı.
Ancak artan iklim bilinci, küresel baskılar ve yenilenebilir enerjinin hızla ucuzlaması gibi etmenler, Türkiye’nin de pozisyonunu yavaş yavaş değiştirdi. Üstelik Avrupa Birliği gibi önemli ticaret ortakları, karbon ayak izini azaltma politikalarıyla giderek daha fazla “yeşil” standardı dayatmaya başladı. Bu durum, Türkiye gibi ihracata dayalı ekonomiler için Paris İklim Sözleşmesi’ne katılmayı bir zorunluluk hâline getirdi.
Neden İmzaladı?
Türkiye, 2021 yılı itibarıyla anlaşmayı Meclis onayından geçirerek resmen taraf oldu. Bu adım, hem uluslararası baskıların hem de iç kamuoyundaki iklim bilincinin artmasıyla atılmıştır. Böylece Türkiye, resmî olarak “Gelişmekte Olan Ülke” statüsünü korumak suretiyle, anlaşmanın finansal ve teknolojik destek mekanizmalarından yararlanabileceği bir çerçevede sorumluluk üstlendi.
2. Paris İklim Anlaşmasının Olumlu ve Olumsuz Sonuçları
Anlaşmanın Olumlu Etkileri
- Küresel Bilinç ve İşbirliği: Anlaşma, çevre ve iklim konusunu dünya siyasetinin merkezine yerleştirerek kamuoyu bilincini yükseltti. Sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve yerel yönetimler arasında işbirliği arttı.
- Temiz Enerji Yatırımları: Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar hız kazandı. Güneş, rüzgâr, hidroelektrik ve jeotermal gibi kaynaklara yönelim arttıkça maliyetler düştü, teknolojik gelişmeler hızlandı.
- Yeşil İstihdam Fırsatları: İklim sözleşmesi, yeni ve sürdürülebilir iş alanlarının oluşmasına katkı sağladı. Enerji verimliliği, çevre teknolojileri, atık yönetimi gibi sektörlerde istihdam artışı görüldü.
- İnovasyon ve Teknoloji Transferi: Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere temiz teknoloji transferini ve finansal desteği artırmaya başladı. Bu sayede enerji altyapısı başta olmak üzere pek çok alanda inovasyon teşvik edildi.
Anlaşmanın Olumsuz Sonuçları ve Eleştiriler
- Bağlayıcılık ve Yaptırım Eksikliği: Her ne kadar uluslararası bir mutabakat olsa da anlaşmadaki yükümlülüklerin yaptırım mekanizmaları sınırlıdır. Ülkeler ulusal katkı beyanlarını yerine getirmediğinde, hukuki açıdan ağır yaptırımlarla karşılaşmaz.
- Finansman Belirsizliği: Gelişmiş ülkelerin vaat ettiği finansal destekler her zaman vaat edildiği miktarda ya da hızda sağlanamayabilir. Bu durum, gelişmekte olan ülkelerin karbon emisyonlarını düşürme ve iklim değişikliğine uyum sağlama hedeflerini aksatabilir.
- ABD ve Diğer Büyük Ekonomilerdeki Politik Değişimler: Amerika Birleşik Devletleri gibi yüksek emisyonlu ekonomilerde yönetim değiştikçe, anlaşmaya olan yaklaşım da hızla değişebiliyor. Bu da küresel işbirliğini sekteye uğratma potansiyeline sahip.
- Gerçekçi Emisyon Azaltım Hedefleri: Bilim insanları, mevcut ulusal katkıların küresel sıcaklık artışını 2°C’nin altında tutmaya yetmediğini belirtiyor. Bu da anlaşmanın güncellenmesi ve ülkelerin daha iddialı hedefler belirlemesi gerektiğini gösteriyor.
Paris İklim Sözleşmesi Hangi Anlaşmanın Yerine Geçti?
Paris İklim Anlaşması, 1997 yılında imzalanan ve 2005’te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü’nün yerine geçmiştir. Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkeler için belirli emisyon azaltım hedefleri koysa da, gelişmekte olan ülkelerin sorumluluklarını net biçimde tanımlamakta yetersiz kalıyordu. Üstelik ABD gibi yüksek karbon salımına sahip ülkelerin protokole taraf olmaması, Kyoto’nun etkinliğini ciddi oranda sınırlamıştı.
Oysa Paris Anlaşması, gelişmiş-gelişmekte olan ülke ayrımını daha esnek biçimde ele alarak “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” prensibini benimsemiştir. Dolayısıyla hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeleri kapsayan, daha bütüncül ve katılımcı bir çerçeveye sahiptir.
Paris İklim Sözleşmesi Kapsamında Yeni Stratejiler
- Daha İddialı Emisyon Azaltım Planları: Bilimsel araştırmalar, mevcut çabaların yeterli olmadığını gösteriyor. Bu nedenle ülkeler, sera gazı emisyonlarını daha hızlı azaltacak ve yenilenebilir enerjiyi yaygınlaştıracak politikalar üretme sürecini hızlandırmak durumundadır.
- Düşük Karbonlu Teknolojiler: Elektrikli araçlar, hidrojen yakıt hücreleri, enerji depolama sistemleri ve yeşil hidrojen gibi düşük karbon teknolojileri yaygınlaştıkça, fosil yakıtlara olan bağımlılık azalacaktır.
- Kapsayıcı Finans Mekanizmaları: Özellikle az gelişmiş ve iklim değişikliğine en hassas bölgelerde finansal desteklerin artırılması, kırılgan toplulukların iklim şoklarına karşı direnç kazanmasında belirleyici rol oynar.
- Sivil Toplum ve Gençlik Hareketi: Son yıllarda genç aktivistlerin ve sivil toplum kuruluşlarının küresel ölçekte sesini yükseltmesi, iklim eylemine ivme kazandırmıştır. Bu baskı, hükümetlerin ve şirketlerin sorumluluk almaya zorlanmasında önemli bir kaldıraç işlevi görür.
- Yeşil Dönüşüm ve İstihdam: Düşük karbon ekonomisine geçiş, aynı zamanda yeşil iş kollarının yaratılmasına da zemin hazırlar. Yenilenebilir enerji sistemlerinin kurulumundan atık yönetimine, sürdürülebilir şehir planlamasından enerji verimliliğine kadar pek çok alanda geniş istihdam imkanları gündeme gelir.
3. Çamlıca Çevre ile Çevreyle Uyumlu Süreçler
Paris İklim Anlaşması’nın ortaya koyduğu sorumluluklar ve hedefler, tüm sektörlerdeki kurumlara iklim dostu uygulamalar geliştirme ve sürdürülebilirlik vizyonunu güçlendirme imkânı sunar. Anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmek, sadece çevreyi korumakla kalmaz; aynı zamanda maliyetleri düşürmek, marka değerini artırmak ve uluslararası standartlara uyum sağlamak açısından da işletmelere önemli avantajlar sağlar.
Şimdi, siz de kurumunuzu düşük karbon ekonomisine hazırlamak, ekolojik ayak izinizi azaltmak ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için harekete geçmeye ne dersiniz?
Çamlıca Çevre Danışmanlık, iklim stratejilerinden atık yönetimine kadar tüm süreçlerde yol gösterici uzmanlığıyla yanınızda.
Hemen bizimle iletişime geçerek sektörel ihtiyaçlarınıza özel çözümler geliştirebilir, rekabet gücünüzü artırırken sürdürülebilirlik yolunda öncü adımlar atabilirsiniz.